Bilmeceyi çözmen için 48 saatin var!...

Merhabalar;

Hayat gayesinde çoğu zaman sevdiğimiz şeyleri yapamıyoruz. Benim için de yazmak öyle. Blog yazmaya bir kitaptan etkilenerek başlamıştım ama devam ettiremedim. Şimdi yine ara ara da olsa okuduğum kitapların yorumlarını yazacağım. Bunu kendim için yapacağım. Çünkü yazmazsam kendimi toparlayamam ki ben. Çok stresli bir dönem geçiriyordum ve hala da o dönemdeyim. Ne yapsam ne etsem bilmiyorum. Anlayacağınız bu aralar hayat beni baya zorluyor. Daha fazla sıkmadan ve konuyu uzatmadan en son okuduğum kitabı yorumlamaya geçiyorum.

Kitabın Adı: 48 Saat
Yazarı: Andreas Gruber
Baskı Yılı: 2016

                                          Onun zihnini bir çocuk masalı ateşe verdi.
                                                      Ve artık geri dönüş yok…

"Eğer bu kadını neden kaçırdığımı kırk sekiz saat içerisinde bulabilirsen kadın yaşar. Eğer bulamazsan, ölür."


Kitaba önyargı ile yaklaşmıştım  aslında. Keyifli bir okuma olup olmayacağını düşünüyordum. Neyse dedim ve aldım kitabı. Başladım okumaya. İlk sayfalarda kafam baya karıştı. Ordan oraya atlıyordu konu ve bu duruma bir anlam verememiştim. Ama yılmadım okumaya devam ettim. Karman çorman olan hikaye hiç ummadığım bir yerde bir şekilde örtüştü. Ve kitabı okuduğuma değdi. Belli bir sayfadan sonra elimden bırakmak istemedim kitabı. O kadar yüksek tempoya bir ara kalbim dayanamayacak heralde dedim. Okurken keyif aldığım bir kitaptı. Zaten psikolojik gerilim olan kitapları hep sevmişimdir. Gelelim kitaba;

Psikolojik rahatsızlığı olan genç bir katil öç alma duygusu ile kendine göre haklı sebeplerinden ötürü belli kadınları hedefine almıştır. Hastalıklı katilimiz çevresindeki kadınlardan başlayarak cinayetleri işliyor. Vicdan duygusu gram yok. Otoriter bir eğitim ile büyümüş ve şiddete maruz kalmış. O da bu öfkesini kadınları öldürerek çıkarıyor ve hiç pişman olmuyor. Öldürdüğü kadınların bu cezayı hakkettiğini savunuyor. Öfke kontrolü yok ve biraz da sapık bir karakter.

Aslına bakarsanız hayran olduğum bir karakter var o da Helen Berger. Kadın acayip mantıklı bir kadın. Mantığını kullanma şekline hayran kaldım. Helen karakterimiz bir psikoterapist. Ve işini hakkıyla yapıyor. Danışanlarının sorunlarını çözmek için gerçekten çabalayan vefakar bir karakter. Gerçi adli psikologluktan vazgeçmiş kendisi yaşadığı bazı şeyler yüzünden.Terapi merkezinde mesleğine devam ediyor.  Egosit bir savcı karakteri ile evli.

Kurbanlardan birinin kızı olan Sabine Nemez karakteri komiserdir. Katili bulmak için en çok kafa yoran ve cinayet nedenlerini bulmak için çırpınan bir karakterdir. Nemez nedenleri bulmak için çırpınırken Hollandalı bir meslektaşı soruşturmaya destek vermek için Münih'e gelmiştir. Bu adam biraz sinir bozucu ama aslında çok zeki ve hiç boş durmayan bir tip.

Katilimiz cinayetleri eski bir çocuk masalından etkilenerek işliyor. Daha da kötüsü tüyler ürperten bu masal, katilin gerçekleştirmek istediği bin bir türlü işkence ile dolu.

Aynı zamanda eski bir aşk da alevleniyor kitapta. Sevmediğim tek bir yer vardı o da katilin  Dusty'i deli gibi yağmur yağarken arabadan atması. Kim bilir hayvancık ne halde bulunacak ya da bulunacak mı?

Neyse daha fazla uzatmak istemiyorum. Devam edersem anlatmaya kitabı okumayacaksınız.

Kitabı okurken sonlarına doğru elinizden bırakmak çok zor gelecek ve hemen bitirmek isteyeceksiniz.

İyi okumalar dilerim.

Kitap kokusuyla kalın...


"Andreas Gruber'de en çok takdir ettiğim şey kendine özgü bir hikâye örgüsü kurmayı iyi bilmesi. Ayrıca yarattığı atmosfer o denli inandırıcı, o denli ürkütücü ki kendinizi olayların tam ortasına düşmüş gibi hissediyorsunuz."
                                                     -Andreas Eschbach-
                                                     (Tanıtım Bülteninden
)

   
                              andreas gruber 48 saat ile ilgili görsel sonucu                                         

Yorumlar

Popüler Yayınlar